21.10.06

Ölürken Hatırlanacak Sözcükler…

[Bu yazıyı birden çok kez, birkaç değişik biçimde yazmayı denedim. Kesmedi beni hiçbiri. O nedenle, ne olduğunu kısa yoldan anlatıp kurtulayım.]

Bazen bir şey tetikliyor düşünceyi, ve, ‘tam ölüm anında hangi kelime gelirdi aklıma veya dilimin ucuna’ diye kuruyorum.
Yahut: Üç sözcük götürme hakkım olsaydı yanımda, neleri götürürdüm acaba? oluyorum. Nereye gidiyorsak işte. Nafile bir proje daha…

Sonra, bir sözcüğü, o sıradaki ilgi veya bilinç düzeyim nedeniyle, nihai yolculuk için seçiyorum. Elini yüzünü yıkayıp koynuma koyuyorum. Birlikte geziyoruz bir süre.

Derken, ölmeye henüz zaman var diye midir nedir, unutuyorum sözcüğü de, ölmeyi de. Yetmezmiş gibi, konuyu da unutuyorum.

Dedim ki, ben bunu bir yazayım da, hatta hatırladıkça aday sözcüklerin kaydını uzatayım ki, hani, hem konu sıcak dursun hem zaman geçip de zamanı gelirse, gelince, hatırlayacak durum olursa hazır olsun.

(Olmak - ölmek uçları arasında bir başka bölüm işte.)

İşte, yakın zamanda bir sabah, kafamın içinde ‘asıl hece’ diye şeyle uyandım. Uyur ile uyanıklık arası ya, oyun oynayacak ya, asıl hem aslî hem asılmak fiilinin emir hali olarak attı zarı.

Zarı o atıyor, pulu oynamak bize düşüyor. Bakalım:

Asıl! Hece! Kaptırma belirleyici krallığını! Her şeyin asıl nasıl olacağını senin söyleyeceğini koy ortaya tartışılmaz biçimde. Böylece, ‘asıl hece’ hangisiyse o gidebilir örneğin son yolculukta.

A- mıdır? Belki, ki? Yahut -ki? Ol-? Öl-? -Mek, kesin. -Mak da olur.

Eski, unutulmuş seçimlerden, olsa olsa diye birini hatırlasam buraya koysam notu bitirmeden:

‘Bitti’.

[Bitti diye bitse de devam edecek diye umutlanıyorum.]

0 Comments:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

<< Home