İçli dışlı...
Sabah sabah içe taktım. Karışık bir durum yine...
İç. İçi. İçin. İçeri. İçerlek.
Böyle gidiyor.
Ama bir bakalım yani, nasıl kullanıyoruz, akıllı mıyız yoksa hoyrat mı?
İç fındık var, ceviz içi var.
Dış fındık, ceviz dışı anlamlıymış gibi.
Buna karşılık, kavuniçi (Eli Acıman, ruhu şad olsun, 'kabakiçi' derdi) doğru kullanım çünkü kavundışı gerçekten başka renk.
İçin. Allengirli. 'İçin için' başka bir şey diyor, 'İçin, için!' başka.
İçmek varsa niye dışmak yok. (Bunu sorup duruyorum hep. İçki - dışkı kutbu fiziki olarak var ama anlamlar kayık.)
İçin için başka giysi, dışın için başka... Olmaz mı, olur.
Ama, '...işte bunun için...' kullanımındaki 'için' Türkçenin güzel dil mantığı döneminden bence, herhalde.
Aklıma derhal 'dışın' düşüyor. Bir önceki cümledeki 'için'in tam karşıtı olarak 'dışın'.
E, burada ne oluyor? Niye yok böyle bir kullanım? İngilizcedeki 'except' veya 'without' karşılığı olarak pekala kullanılabilirmiş gibi geliyor bana oysa.
Neyse. Bu kadar içli dışlı olunacak bir alan yani.
İç. İçi. İçin. İçeri. İçerlek.
Böyle gidiyor.
Ama bir bakalım yani, nasıl kullanıyoruz, akıllı mıyız yoksa hoyrat mı?
İç fındık var, ceviz içi var.
Dış fındık, ceviz dışı anlamlıymış gibi.
Buna karşılık, kavuniçi (Eli Acıman, ruhu şad olsun, 'kabakiçi' derdi) doğru kullanım çünkü kavundışı gerçekten başka renk.
İçin. Allengirli. 'İçin için' başka bir şey diyor, 'İçin, için!' başka.
İçmek varsa niye dışmak yok. (Bunu sorup duruyorum hep. İçki - dışkı kutbu fiziki olarak var ama anlamlar kayık.)
İçin için başka giysi, dışın için başka... Olmaz mı, olur.
Ama, '...işte bunun için...' kullanımındaki 'için' Türkçenin güzel dil mantığı döneminden bence, herhalde.
Aklıma derhal 'dışın' düşüyor. Bir önceki cümledeki 'için'in tam karşıtı olarak 'dışın'.
E, burada ne oluyor? Niye yok böyle bir kullanım? İngilizcedeki 'except' veya 'without' karşılığı olarak pekala kullanılabilirmiş gibi geliyor bana oysa.
Neyse. Bu kadar içli dışlı olunacak bir alan yani.