29.4.06

Ancak

Olmazsa olmaz bağlaçların özcüklerini düşünüyor muyuz hiç? Düşünelim. Lakin, ama, yalnız, fakat, ancak... Hepsi de yeni bir önermeye dikkat çekiyor.

'an + cak'...

TDK' nın tanımı şu: "...bir düşünceye karşıt ikinci bir düşünceyi anlatan bir söz"

Ancak, Haluk Mesci' nin tanımı da yabana atılır gibi değil! Bakınız: "...bir an için ya da bir anlık öyle görünmüş olsa da anlamında"

Öyleyse benden de bir önerme: Aynı eki kullanıp, sözü geçen süreyi değiştirerek yeni bağlaçlar türetmek mümkün.

Öyle mi?

27.4.06

Tek

‘ilk’ yapı olarak ilginç bir sözcük değil mi? Aslında seslendirmesi de zor biraz.

TDK, “Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı” diyor ‘ilk’ için. Oysa yaşam öyle mi? Bir şey hem ilk hem de son olabiliyor hayatta. İlk ve son, yani tek olabiliyor.

Oysa ‘tek’ hiç “İlk ve son” diye tanımlanmıyor. Niye?

Anlaşılan o ki, artık ne zıtlıkların bütünlüğü ne de diyalektik materyalizm para etmiyor.

Yürek

Yürek diye bir sözcük var. 'yür-ek' mi ki?

'yür-mek' ne ki?

'yür' diye bir isim mi var yoksa? Ne ola ki?

Yürekten yola çıkalım, "Yaşamaya ya da sevmeye dair" diyelim mi ki?

"Ne ilgisi var!" denemez ki!

Hiçbir söz, laf ola beri gele söylenmemiş belli ki...

26.4.06

İçin

'İçin' diye bir sözcük var. Ve çok işe yarıyor, bir düşünün hele.

Ama düşünün bir de, niçin 'dışın' yok ?

Öyle ya, 'için' basit mantıkla 'iç-in' ise, kış-ın, yaz-ın, öğle-y-in gibidir ; 'iç' özüne '-in' son eki almıştır :
İç dahilinde, iç noktasında, iç süresince vs anlamı çıkarılabilir ! Bu anlamın ne anlama geldiğini biliyoruz tabii.

O zaman yukarıdaki sorum kaçınılamaz oluyor ve burada tekrarlıyorum : 'İçin' varsa niçin 'dışın' diye bir sözcük yok ?

Leylek

‘-ak’ , ‘-ek’ eklerini biliriz.

Dur-ak, yat-ak, sun-ak, döş-ek...

‘Leylek’ yok mu, leyl-ek? Bu ‘leylek’ sizin bildiğiniz ‘leylek’lerden değil!.. Farsça aslı “legleg”den dilimize devşirdiğimiz, ömrü laklakla geçen, havada gördük mü bütün bir yıl seferi olacağımıza inandığımız ‘leylek’ değil bu! Bu bizimle geceleyecek ‘leyli’lere sunduğumuz döşeğimiz, yani misafir odası…

Olamaz mı?

25.4.06

Söz

‘söz’ aslında bir özlü söz, farkında mıyız?

Hele bir bakın neleri neleri karşıladığına: Lakırdı, kelam, laf, kavil, vaat, taahhüt…

Bir yandan ‘söz’ ciddi bir sorumluluk altına girmek demek iken, öte yandan gerçekleşmeyeceğine inanılan bir eylemi anlatıyor. Bir bakıma alınıp verilmesi bir taahhüt, yükümlülük, değeri büyük ama duruma göre de sükût kadar değerli değil! Öyle ya, ne de olsa o uçuyor yazı kalıyor.

'söz' bir çatışma, buyruk ve büyük ölçüde lafügüzaf… Aslında hepimizin dili uzun, her 'söz'le birbirimizi bağlıyoruz, sonra da bırakıyoruz 'söz'de kalsın.

Sözün özü, soracağım şu: Nedir ‘söz’ün ‘öz’ü? Hayat mı?

24.4.06

Birdenbire

Birden! Yani ansızın, çabucak, bir defada, beraberce... Kabul.

Ya birdenbire?

'Bir-den + bir-e' mi yani? Böyle bir arpa boyu yol gidilemeyen bir eylemi anlatıyor gibi göründüğüne bakmayın, aldanırsınız. 'Bir-den + bir-e' eylem mi olur? Yerinde saymıyor ya! Belki de ansızın, apansız olduğundan etkilerini görene dek algılayamıyoruz olan biteni, öyle mi?

Buyurun bakalım, 'ansızın' a ne demeli? 'ansız'?

Yakalamak

'yakalamak' dediniz mi sözlüklerin cevabı belli, temel anlamı:

"Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"

Sanki 'yakalamak', elimizle tuttuğumuz bu şeyi neresinden tuttuğumuzu da anlatır gibi, öyle değil mi?

'yaka + la + mak' olmasın sakın? "Kıstırıp yakasına yapışmak" yani... Bu özcüklerin sözcüklere ettiği az buz şey değil!

6.4.06

Tutku

Bazı sözcüklerin özcüklerini özenli düşünmüyoruz mu nedir ?

'Tutku' o sözcüklerden bence. Her durum için, her derdimizi anlatmakta kullanıp geçiyoruz ve yavanlığa boyun eğiyoruz, katkıda bulunuyoruz...

Açayım : Niye 'tutulgu' diye bir sözcük yok ? TDK yok diyor. Ben olmalı diyorum. Hatta, belki de 'tutku'nun yerine geçmeli diyorum :

'Tutulgu', 'tutku'nun karşı eksendeki kardeşi, düşünürseniz... Bir kişiye elinizde olmadan tutulduğunuzda, niye onu 'tutku' ile sevdiğinizi söyleyesiniz ki ? Tutulgu daha doğru anlatıyor durumu. Hele o kişi sizi bir biçimde tuttuysa. 'Tutku' onun yönünden, onun için geçerli olabilir ama sizin için durumu daha iyi ve doğru anlatan sözcük, 'tutulgu' olmalı.

Düşünün bakın.

-öv

Garip...

Övmek.
Sövmek.
Dövmek.

Karşıt özcüklerin bu kadar yakın sözcüklerle birbirbirine geçmesi iyi değil. Hiç iyi değil.

Bulmak - bulut

Varsayalım ki masmavi, bomboş bir gökyüzüne bir uçtan bir uca bakıyorsunuz ve bir yerlerde minnacık, beyaz bir küme buluyorsunuz !

Oldu mu şimdi sizin minik küme bir 'bulut' ? Ya işte böyle...

Sözcükler söz konusu olunca büyük konuşmamak lazım ama sonu -ut ile biten sözcükleri ve özdüşümlerini pek sevmiyorum.
Haksız mıyım, çaput, kaput, tabut, lobut, yahut, konut, komut, barut ... filan.

Ama umut, nohut, yakut var ya, onları belki...