21.5.06

Ayine -----> 'Ayn'a

Ayna: Gözgü

Ayna, 'ötekinin gözü' dür, 'başkasına göre'dir, hatta ‘başkasının göresi’...

Böyle bakınca (aynaya tabii), aynaya bakanın aslında 'kendini göresi' değil, 'başkasına göre'si gelmiştir de denebilir.

Ayna önemli bir aracı, önemli bir araçtır gözleme sürecinde. Gözlenen beğenilerdir. Çünkü aynaya bakan her kimse, hem kendini gözler hem de gözlenir olmak ister.

Ve yeni tersine bir dünyaya kapı aralığından bakmaya benzer ayna. Yarattığı derinlikle düşsel bir sonsuzluğun başlangıcı gibidir. Benim en güzel çocukluk anılarımdan biri, karşı karşıya konan iki aynada yansıyan sonsuz aynaları izleyişimdir örneğin. Kısa süreli bir deliliktir o an yaşanan. Belki de bu nedenle, uzun süre aynaya bakanın aklını kaçırabileceği söylenir. İnsan, aynada yansıyan o dünyada kendini kaybedebilir çünkü.

Gözgüye dünya gözüyle bir baksak, gördüğümüz dünya, yaşadığımız mıdır?

18.5.06

Biriktirmek

'biriktirmek' sözcüğünü birikitüremek [biiiir... ikiiii... (---->) türemek] diye okuyasım geldi.

'tiremek' diye bir fiil olsaydı, pamuk ipliğiyle bağlamak anlamında, bir(i)ik(iye)tir(e)mek de diyebilirdim.

14.5.06

Cüzdan

Cüz: Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri.

Cüzi: Az, azıcık, pek az.

-dan: İsimlerden sıfat ve zarf türeten ek (candan, gerçekten, toptan vb.)

Cüzdan: Para, kâğıt vb. koymaya yarayan küçük çanta.

...

Ne diyorsunuz, 'cüz + dan' mı?

Yoksa 'cüz + (i) + dan' mı?..

Nedir bu gizlice 'cüzi'yle iktifaya zorlanmamız?!

Azla yetinmeyi bilmeyen çoğu bulamaz mı yani?

6.5.06

Ev

'ev' sözcüğü neler çağrıştırıyor size? Konut, hane, aile, soy, nesil gibi karşılıklardan farklı, öte bir anlamı yok mu 'ev'in? 'ev' sözü, sözcüğü bir bakıma öznelleştirme, özelleştirme, özümseme anlamı da getirmiyor mu bitiştiği, iliştiği sözlere? Korunaklı ve güvenilir anlamı katmıyor mu? Rahatlık, rehavet yaratmıyor mu?

'ev' ile anılan, anlamlanan sözcüklerin sayısı hiç de az değil!

Ev altı, ev ekmeği, ev halkı, ev sineği, ev yemeği, genelev, Allah'ın evi (ibadethane dışında yürek, gönül anlamında da kullanılıyor), aşevi, ayevi, babaevi, bakımevi, düğün evi, dünyaevi, düşkünlerevi, kızevi - oğlanevi, giyimevi, halkevi, huzurevi, ıslahevi, imamevi (halk ağzında 'karılar koğuşu' ya da kadın cezaevi), kitabevi, konukevi, modaevi, orduevi, öğretmenevi, ölü evi, randevuevi, yayınevi...

Örnekler bunlarla sınırlı değil elbette. En can alıcıları evlilik-evli-evlenmek, evcimen ve evcil bence. Ehil, güvenilir, sıcak, sorumluluk sahibi, zararsız, dostane...

Bir de 'evsiz' var. 'evsiz'i, "Evi olmayan" olarak tanımlamak yeterli değil bana kalırsa. Bir aidiyetsizlik, kimliksizlik halini de anlatıyor 'evsiz'. Tüm o saydığım olumlu hallerden yoksun olmayı... E hadi buyurun, bir de 'evsizler evi' var!

Bu doğrultuda düşününce en ironik olan ' genelev' aslında. Nasıl bir içselleştirmeyse bu artık?

Ya 'evgin'? 'evgin' de nesi?!

'ev' bir sığınak, mabet, yaşam savaşında bir tarafsız bölge... Nasıl anlatmalı?

"Home sweet home", iyi midir?

Olmaz, yetmez!

"Evceğzim evceğzim, sen bilirsin halceğzim" daha iyidir, bize böylesi iyi gelir.

4.5.06

Bir fiil, bir isim, bir garip durum...

Kapamak, açmak fiillerini yaygın kullanıyoruz. Çoğu sözcüğe yaptığımız hayınlığı, gösterdiğimiz özensizliği onlara da bazı alanlarda uyguluyor muyuz diye takıldı kafama. Anlatayım :

Kapamak --> Kapı --> Kapak. Gayet güzel, akıllı bir durum değil mi ? Ama, 'Açmak' cephesinde durum böyle değil !

Büyük bir alan söz konusu iken kullandığımız 'kapı' ve daha küçük bir alan için kullandığımız 'kapak' ilişkisindeki akıllı yapı nedense, aynı yoldan, yani

Açmak --> Açı --> Açak yaklaşımıyla 'açı ve 'açak' seçeneklerini üretememiş. Pencere karşılığı olarak pekala 'açı' kullanabilirmişiz. Ama 'zaviye' yerine kullanıyoruz. 'Açak' da, ne bileyim, belki 'açacak' yerine geçermiş belki.

Konak, durak, saçak, yatak yordamlı 'uçak' sözcüğünün ne yazık ki tayyare karşılığı olarak yerleşmesi gibi...

Oysa ne kadar akıllı imiş, 'uçulan yer' anlamında üretildiğinde.

(Bu arada, 'açık' pek güzel işlerken, 'kapık' yok da, 'kapalı' var. Niye ??)